MÜZİK

Sürprizlerle dolu bir sanatcı, Ege Çubukçu

İzmir’de “İzmir Coast” grubuyla başlayan müzik kariyerini 2005 yılında çıkardığı “Bir Gün” albümüyle profesyonel lige taşıyan Ege Çubukçu; sahip olduğu dublaj stüdyosunda seslendirme çalışmalarına devam ediyor. Söz yazarı ve aranjör kimliğiyle Türkiye  müziğinin vazgeçilmezlerinden biri oldu. Bir dönem yolu İngiltere’den geçen Çubukçu, sürprizlerle dolu iç dünyasını FabUK Magazine okurları ile paylaşıyor.

Yüksek lisans eğitiminizi sahne tasarımı ve sahne sanatları branşında tamamladınız. Sanatsal kariyerinizin çok kültürlü olduğunu göz önünde bulundurursak; İngiltere ve Türkiye’deki sahne sanatlarına yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz?

İngiltere’de şahit olduğum sahne sanatları disiplinler arası geçişlere imkan ve ihtimal tanıyan bir yapıya sahip. Ülke politikası sanatçıyı teşvik eden bir kültürü beraberinde getiriyor. İfade özgürlüğü, kültür politikaları ve dinleyici alışkanlıkları göz önüne alındığında İngiltere’de, sanat sahnesinin zayıf yönlerini gölgede bırakan bir atmosfer görüyorum. Türkiye’de sadece sanatını icra etmek yeterli olmuyor. Sosyal medya kimliği, toplumun genç popülasyonunu etkisi altında bırakan bir karakter ortaya koymak gibi gereklilikleri var. Bu da sanatçının kitleyi taşımasından ziyade kitlenin sanatçının sanatına yön vermesine neden oluyor. Kültür  politikalarının nispeten apolitik karakterleri teşvik etmesi yanında popülist bir bakış açısı getiriyor. Tüm bu çemberin dışında ise baskı sonucu ortaya çıkan özgün, karakterli ve çağdaşları ile üretim olarak eşdeğer icracı olarak ise çağdaşlarından daha zor kitleyi ikna etmeye çalışan sanatçılar görüyoruz.


Satın almalı müzik dinleme platformlarında bir şarkının yükselişi neye bağlı? Müziğe ücretsiz ulaşabilmenin mümkün olduğu günümüzde; dinleyiciyi şarkı için para ödemeye iten motivasyon nedir?

Dinleyicinin hangi platform olursa olsun hangi motivasyonla ve hangi sanatçıya olan hayranlığıyla o platforma üye olduğunu bilmek imkansız. Sanatçının yükselişi ise bir önceki soruda verdiğim cevaba bağlı. Nitelik yerine nicelik sahibi olmak platformların geliştirdiği yapay zeka tarafından daha fazla görünürlük elde etmenizi sağlıyor. Örneğin şarkıları dinlense de sosyal medyadaki kimliği ve takipçisi zayıf olan bir sanatçının bu gibi eklektik algoritmalar ile başa çıkması imkansız. Ne kadar bağımsız sanatçıları desteklediğini iddia etse de bu platformların, yüksek takipçili hesapları ve büyük plak şirketlerinin PR malzemesi taşıyan içeriklerini öne çıkardığı bir gerçek. İçerik, platformlar açısından bakıldığında en önemli gereklilik değil. Daha çok şarkı paylaşıldığı zaman logosunun kaç kişi tarafından görüleceğini önemsiyor. Ticari olarak bakıldığında özel bir şirketi bunu istemesi/hedeflemesi kesinlikle yanlış bir şey değil. Ancak sanat algısında bir kayma yaratıyor.

Türk ve yabancı R&B , hip-hop, rap şarkıcılarının giyim tarzlarını nasıl buluyorsunuz? 

Popülist açıdan bakarsak tanınmış tasarımcıların kıyafetlerini giymek korunaklı bir alan yaratıyor. Ayrıca kültürel kimliklerini gösteren kıyafetler, mücevherler ve aksesuarlar da var. Projebazlıstyling yapan biri olarak buna iki örnek verebilirim. DERYA albümü sırasında ZemZem ile işbirliği yaptık. Pastel renkler kullanmaya özen gösterdik. Sokak tarzından uzaklaştık. Herhangi bir mağazada, vitrinde göremeyeceğiniz özgün kıyafetler tasarlandı. Bu DERYA’nın özgün ve sinestezik karakterine dair bir yaklaşımdı. 2000’ler ruhunu yansıttığımız Kenan Doğulu düetli “What’sLove” çalışması ise dönemi yansıtan “denim on denim” stiliyle 2000 ruhuna bir saygı duruşuna sahip.

Bu dönemde hangi projeler üzerinde çalışıyorsunuz?

Bağımsız olarak ilerlediğim 3. yılım. Gitgide daralan medya atmosferini kendi dilimde ve felsefemde videolar ile destekleyerek müziğimi ve uzun zamandır taşıdığım kafa yükümü, yetişkin ADHD hayatımı aktarmaya çalışıyorum. Yeni bir albüm hazırlıyorum yaklaşık 1.5 yıldır belli dönemleri albüm hazırlığına ayırdım. DJ ile performansın yanı sıra Venue konseri için 3 yeni sahne tasarımım var. Tüm bunları “her şey, her yerde ve aynı anda” temposu ile 2023 sonbahar ve 2024 ilkbahar olmak üzere iki döneme yetiştirmeye çalışıyorum.

Sanat kariyerinize dair gelecek planlarınızdan bahseder misiniz?

 

Disiplinler arası bir geçişin baharındayım. Müzik, kahve, yemek, sahne tasarımı ve prodüktörlük gibi çeşitli yaratıcı alanlarda mesai yapıyorum. Önümüzdeki yıl, tüm bu disiplinleri ortak bir kümede toplamayı hedefliyoruz.  Donanımlı ve organize bir ekibiz. Sadece kendi üretimlerimden değil ekibin üretiminden de sorumlu hissediyorum. Performans sanatına taze fikirler sunmak için sabırsızlıkla çalışıyoruz.

Ege Çubukçu ve moda kelimelerini aynı cümlede kullanırsak ortaya ne çıkar?

En sevdiğim şey bir videoda, ödül töreninde ya da sahnede giydiğim özel bir tasarımı sonrasında en tembel günlerimde evde giymek gibi bir alışkanlığım var. Sahip olduğum nadir şımarıklıklardan biri. Dönem hangi şarkıyı, hangi projeyi yansıtıyorsa stilimi de ona göre şekillendiriyoruz. Modaya uymak gibi bir önceliğimiz yok ancak görmezden de gelmiyoruz. Gündelik hayatımda bol, rahat eşofmanlar giymeyi seven biriyim. İç çamaşırım ve çoraplarımı da mutlaka kıyafetlerime uygun seçerim. Renk paleti yapmayı severim açıkçası.

Mutfağınızın özel ilgi alanınız olduğunu düşündürecek sosyal medya paylaşımlarınız var. Sizi ilerde special tarifler veren bir chef olarak görür müyüz?

Paylaştıklarımın bazıları sosyal medyada görerek kendime meydan okuduğum, bazıları bana ait tarifler. Çocukluğumdan bu yana mutfak ilgi alanlarımdan biri olmuştur. En çok da dışarıda yediğim ve bayıldığım bir yemeği evde denemeyi severim. Kendimi özgür hissettiren dışarıya bağımlılığımı azaltan bir avantaj sağlıyor.

Frankie’den bahsedelim 🙂

İnsanoğlu kendi ırkı dışındaki canlıları küçümseyici bir anlayışa sahip. Duygularımı ne kadar anlatırsam anlatayım “sonuçta bi köpek” der gibi bakıyor insanlar. Ancak ne olursa olsun bana en zor günlerimde hayata tutunmam için amaç veren bir canlı. Evime geldiğinde annemin yası ile mücadele ediyordum. O mücadelede bana gündelik rutinler kazandıran, sorumluluk bilinci veren bir arkadaş oldu. Simbiyotik bir ilişkimiz var. Sağır olduğundan dolayı el işaretleri ve mimikler ile anlaşıyoruz. Bazı  konularda birbirimize benzer olduk. Kendinden güçsüz canlılara kibirle yaklaşmayan, doğumundan iki ay sonra sahiplendiğim için insan gibi yetişen ve insan davranışlarını çözümleyebilen sevgi dolu bir arkadaş J.

By: Ebru Ergen

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

En Çok Okunanlar

Exit mobile version